Sayfalar

6.07.2012

Tevhide'yi Hatırlatma Mevsimi


Tevhide Kütük - 2007

Tevhide'yi Hatırlatma Mevsimi  

   Bir kız tahtaya çıktı.
   Özgürlüğü tek ayak üstünde.
   Tebeşiri ıslak bir peynir gibi dağıldı aç kafalı adamları çizerken...
   Önce dünyanın karesini aldı, sonra çarptı ikiyle bu anlamsız kargaşayı...
   Çantasını açıp, gözlerinin ıslak sayfalarını karıştırdı
   Ve buldu kendi coğrafyasında kelepçeli yağmurları.

   Bir kız tahtaya kalktı.
   Özgürlüğü tek ayak üstünde.
   Örtüsünün ucuyla tuttuğu kalemtıraşıyla açtı yontulmamış beyinleri sonuna kadar ve küçücük kaldı elinde sistem mıntıkaları...

   Bir kız tahtaya kalktı.
   Bir eliyle çığlığını tutuyordu diğeriyle tebeşirlerini...
   Ve bağırdı:

   Sizler kızları okula gönderen liberal edebiyat ustaları değil misiniz? 
   Sizler çağdaşlığı sadece ansiklopedilerde öğrenip, harf sırasına göre yasaklar kusan keyifli mideler değil misiniz?
   Sizler topallayan beyinlerinizle modernlik kavramını sakatlayan çok meşhur 
   Çıkıkçılar değil misiniz?
   Öyle değilseniz.
   Biz nerdeyiz.
   
   Kompozisyon ödüllerinizin altında akrep mi var yoksa?
   Şunu bilesiniz ki siz o kürsüden bir kız çocuğunu değil
   Başörtüsünü indirdiniz.

   Ders bitti.
   Dağılabilirsiniz...

---
Esra Elönü
____________________________

Sabah gazetede aşağıdaki haberi görünce aklıma bu şiir geldi. İçim cız etti. "Hala var bu dinazorlardan!" dedim. 

Bir de şunu demişti Esra Elönü:

MODERNLİĞE KENDİ BAŞINIZDAN BAŞLAYIN. BİZİM BAŞIMIZDAN DEĞİL...

_______________________



Okul birincisi, başörtülü diye kürsüye çıkarılmadı
ZİYA İPEK ADANA   -   07.06.2012
 
Adana'da İhsan Sabancı Anadolu Kız Teknik ve Meslek Lisesi'nde başörtüsü ayıbı yaşandı.
Okul müdiresi Ayla Avşar, aralarında okul birincisinin de bulunduğu başörtülü 4 kız öğrenciyi mezuniyet törenine almadı. Okul birincisi Tuğba Demir, "Ben bunun için gecelerimi verdim. Sabahlara kadar ders çalıştım. Bu muydu karşılığı?" diyerek ağladı.
Edinilen bilgiye göre, okul müdiresi Ayla Avşar, İnönü Endüstri Meslek Lisesi'nin tiyatro salonunda düzenlenen mezuniyet törenine başörtülü gelen 4 öğrenciyi tehdit ederek başlarını açmaları istedi. Ancak başarılı olamayınca öğrencileri salonun en arka kısmına oturttu. Tören boyunca başörtülü öğrencilerin kürsüye çıkmasına izin verilmedi. Bir öğrencinin ailesi okul müdiresini tören sürerken şikâyet etti. Polis ile birlikte Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürü Recep İnce de salona geldi, ancak tören okul müdiresi Ayla Avşar'ın istediği şekilde tamamlandı. Başörtülülerin başarı belgesi de törenin en sonunda verildi.
'En mutlu günümde beni ağlattılar'
Törende mezuniyet belgesini ve birincilik ödülünü alamayan Demir, yaş kütüğüne de ismini çakamadı. Arkadaşı Müge Albayrak'a sarılarak gözyaşı döktü. Sadece başörtülü olduğu için adının geçtiği her şeyi sildiklerini belirten Demir, "Ben 4 yıldır Gaziantep'teki ailemden uzağım, onlara en büyük hediyem birincilikti. Ödülümü bana vermelerini bekliyordum. İstediğim tek şey buydu. Bunun için gecelerimi verdim. Sabahlara kadar ders çalıştım. Bu muydu karşılığı? Susturup attılar bir köşeye." diyerek ağladı. Tuğba Demir, "En mutlu günümde beni ağlattılar. Sırf başörtülü olduğum için adımın geçtiği her şeyi sildiler. Benim aileme en büyük hediyem plaketimi alıp götürmekti. Üniversite sınavına bile başörtümüzle girmişken buradaki tiyatro salonuna alınmıyoruz." diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Törende Demir'in devretmesi gereken bayrağı da başka bir öğrenci teslim etti.
Adana Milli Eğitim Müdürü Mehmet Ali Selamet, mezuniyet töreninde yaşanan skandalla ilgili soruşturma başlattıklarını, yapılacak incelemelerin ardından öğrencileri rencide edecek bir durumun ortaya çıkması halinde sorumlular hakkında gereğini yapacaklarını söyledi. Bu arada, okul müdiresi Ayla Avşar'ın, 28 Şubat sürecinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Müslüm Yurtman'ı 'başörtülülere sahip çıkıyor' diyerek şikâyet ettiği ileri sürüldü.

Haber Kaynak

İşte Kürtaj !




Dr. Bernard N. Natonson kürtajın uygulanış safhalarını bir filme çektirip yorumladı: 

”Kürtajın yapılma safhaları hassas aletler ve ultrasonla filme çekildi. Kürtajı yapan, evli olmayan genç bir doktordu. İki ayrı kürtaj kliniğinde çalışıyordu ve 10.000‘e yakın kürtaj yapmıştı.
Kendisinden filmin editörü olmasını istedik, kabul etti. Filmi seyretti, editör oldu ama odadan çıktıktan sonra bir daha kürtaj yapmadı . Kamerayla çekim yapacak kadın da özel olarak seçilmişti: Bu kadın kürtajı şiddetle savunan bir feministti.
Ancak kendi eliyle görüntülediği filmi seyrettikten sonra kürtajla ilgili konularda hiçbir tartışmaya katılmadı.

Filmde önce bebek ana rahminde rahatça hareket ederken görüntüleniyor. Kürtajı yapan kişi rahme müdahele ettiği zaman çocuk bir an dona kalıyor.
Müdahelenin aksi istikametine, rahmin diğer tarafına doğru kaçmaya çalışıyor.Kalp atışları 140′tan 200′e çıkıyor. Kürtaj yapan kişi çocuğu ararken çocuğun dehşetle ağzını açtığını görüyorsunuz. Sonra kürtaj yapan el ona doğru uzanıyor, çocuğun ağzı öylesine açılıyor ki, çığlık atışını filmde görebiliyorsunuz.
Kürtaj yapan kişi onu başından tutuyor ve başını vücudundan ayırıyor. 12 haftalık bebekten geriye birkaç doku artığı kalıyor.
Bu değişiklik kürtaj çeşitlerinden sadece birisidir. Kürtaj yapanlar anestezi uzmanı arasında gizli bir dil vardır.
Baş bir numara olmak üzere çocuğun vücudu numaralandırılıyor. Anestezi uzmanı kürtajı yapana soruyor: ’1 numara çıktı mı? Bitirdik mi?’ 
Kürtajı yapan ya da olmayı kabul eden insanlar acaba bir hayatı katlettiklerinin farkındalar mı?”
---
Kürtajı hikayesinin satırlarını bile okurken insan ürperdiği halde nasıl olur da hissettiği, yaşadığı bir şeyden dehşete kapılmıyor ve korkmuyor?
Aslında iş bununla da kalmıyor, insanoğlu vahşetini bir kürtajdan arta kalan ceninlerin kullanımıyla sergiliyor. Nitekim kozmetik firmalarının ürünlerine kürtajla alınmış bebeklerin ceninleri kullanılıyor. Başta Fransa’da kullanılmak üzere birçok 3. dünya üleksinden getirilen kürtajla alınmış bebeklerin kozmetik firmlarına satıldığı bildiriliyor. Bunun delili olarak da ABD ve Avrupa’da kamyonlar dolusu ceninin ele geçirilmesi gösteriliyor.
Kozmetik sanayinin imparatoriçesi yahudi asıllı Helena Rubinstein’in ürünlerinin reklamlarında ”cildin gen ve yaşayan hücrelelerle” güzelleştiği belirtiliyor.Gel gör ki bu ürünlerin yapımında kullanılan COLLOGEN adlı maddenin ceninden elde edildiği ya bilinmiyor ya da bilinmezlikten geliniyor ve zavallı güzellik düşkünü insanlar da ciltlerinin güzelliği için kullandıkları kozmetik ürünlerinin mayasında, katledilen bir hayatın var olduğunun farkında bile değiller. 
Yoksa aksi olarak ”Vahşetle güzellik olmaz” düsturundan çok mu uzaklar?
Dünya bu vahşette yüzerken Türkiye geri kalır mı? Araştırmalar Türkiye’nin gizli cenin cenneti olduğunu ortaya koymuştur. Nitekim Türkiye’nin en büyük doğum hastanesi olan ismi bizde saklı kadın hastanesinde çalışan üst düzey bir yetkili kürtajla alınan ceninlerin kozmetik firmalarına satıldığını söylüyor. Adının açıklanmasını istemeyen yetkili kozmetik firmalarının kürtaj yapılan bütün hastanelere eleman gönderdiğine dikkat çekerek bu elemanların ceninleri satın alma işlemini son derece gizli yürüttüklerini ve bu ticaretten hastanelerden hayli yüklü gelir de elde ettiğini kaydediyor.


-----------------------------------------------------------------

Bu mu hakkınız? "Bedenime dokunma" diye kuduruşunuz bunun için mi? Katilsiniz yani? 
Sokaklarda tepinmeleriniz bunun için... 
Bir anlık bir zevk ve arkasından gelen nice eziyetler... 
PES. Pes doğrusu. 
Başka bir şey diyemiyorum.